Mustafa K. Erdemol Haltv'de köşesinde Dünya Kupası'nın oynanması için inşa edilen statların inşaatında 6 bin 500 işçinin öldüğünü yazdı.
İşte o yazı...
Futbol tarihinin en rezil, en yüz kızartıcı, en vahşi Dünya Kupası beş gün sonra Katar’da başlıyor.
Katar Emiri’nin milyarlarca dolar harcayarak ülkesine getirdiği bu büyük organizasyon herhalde bugüne kadar yapılanlar içinde en az seyircili olmasıyla da tarihe geçecek gibi görünüyor. Çünkü beklenen seyirci akını gerçekleşmeyince Katar çareyi komşu ülkelerden “kiralık taraftar” getirmekte bulmuş. Haberlerde var dünden beri.
Katar’ın Dünya Kupası’nın ev sahipliği almak için yaptığı şaklabanlıkların haddi hesabı yok. Bu “paranın” gücüyle kazanılmış bir evsahipliği, anlamak zor değil. Ülkenin genç emiri El Tani bir futbol düşkünü elbette, öyle biliniyor. Ama bunun yanısıra sporun Katar’ın (Suudi Arabistan’ın aynı adlı projesiyle karıştırılmasın) 2030 Vizyonu için ne kadar stratejik önemde olduğundan da haberdar biri. O nedenle ne olimpiyatların ne de Dünya Kupası’nın düzenlendiği Arap dünyasında daha önce yapılmamış olanı gerçekleştirmek istemesi son derece akıllıca. Dünya Kupası’nı Katar’a getirmekle hem Arap dünyasında hem de devletler arasında profilini hayli yükseltti.
Yıllar önce, bu konudaki girişimleri iyice belli olduğunda, ne menem bir rejim olduğunu bilmeme rağmen, bu tür büyük organizasyonların Avrupa dışında da yapılacak olmasını hoş bulmuş, sadece ama sadece bu nedenle Katar’da yapılmasına da sevinmiştim doğrusu. El Tani, “ulusal çıkarları” için çok önemli dış politika hedeflerinin başına bunu yapmayı koymuştu. Kaynak, personel, para ayırarak, tüm diplomatik gücünü de kullanarak amacına ulaştı nihayet.
Düşük profilli deneylere sahip
Hakkını teslim edelim; Katar, bu ev sahipliğini kendisine getirecek kimi tecrübeler edinmişti. Daha 2006 yılında 2011 Asya Kupası'na, 2008 yılında da 2011 Arap Oyunları'na talip olmuş, bunları kazanmıştı da. Sadece bu değil, 2015 Hentbol Dünya Kupası, 2015 Amatör Dünya Boks Şampiyonası, 2019 Dünya Atletizm Şampiyonası da Katar’da yapıldı. Tüm bunlar Dünya Kupası’nı Katar’a getirmek için iyi referanslardı tabii.
Ama, 1904’de kurulmuş olan, endüstriyel futbolun beyni, dünyanın en güzel halkoyunu gerçek futbolun baş belası Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) kirli bir organ elbette. Her türlü rezillik, alçaklık var bünyede. Katar’ın, bir Avrupa ülkesi olsaydı kolayca kendisine verilecek ev sahipliği için bu deneyimleri yeterli değildi tabii. El Tani, kesenin ağzını açtı haliyle. Bir dönem FIFA Başkan Yardımcısı olan Katarlı Muhammed Bin Hammam yoğun lobi faaliyetlerinde bulundu. İngiliz medyası Afrika, Orta Amerika, Güney Amerika ile Okyanusya'dan çeşitli kişilere 3 milyon Avro rüşvet ödediğini yazdı. Katar ayrıca Zinedine Zidane, Alex Ferguson, Ronald de Boer, Pep Guardiola gibi ünlü futbol figürlerine destek vermeleri karşılığında ödeme yaptı.
Dağıttığı rüşvetlerle muradına erdi
Ev sahipliği için oylama öncesindeki yıllarda Katar, Barcelona FC ile beş yıl boyunca 150 milyon Avro değerinde bir sponsorluk anlaşması yaptığını duyurdu. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin favori kulübü Paris Saint Germain'e yaklaşık 500 milyon Avro aktardı. Almanya'nın oyunu almak için dönemin Cumhurbaşkanı Christian Wulff'a Dünya Kupası için altyapı ihalelerinin Alman firmalarına verileceği sözü verildi. Katar kökenli yayın kuruluşu El-Cezire, Avrupa'daki bazı futbol müsabakalarının yayın haklarını satın aldı. Katar, hava kuvvetlerinin yenilenmesinin bir parçası olarak satın almak üzere Fransız yapımı savaş uçaklarını test etmeye başlayacağını duyurdu. Arap dünyasının desteğini de “ilk kez bir Arap ülkesinde” gerçekleşeceği gerekçesiyle yanında buldu. Bir de söz verdi: Ev sahipliğini alırsa Dünya Kupası'nın bitişinden sonra stadyumları sökerek gelişmekte olan ülkelere bağışlayacaktı.
Nihayet Aralık 2010'da 2022 Dünya Kupası'nın ev sahibi olarak ilan edildi. Hızla işi koyuldu. Altyapıya 200 milyar ABD doları yatırımla şimdiye kadarki en pahalı spor etkinliğini yapar hale geldi.
Katar’ın rüşvet dağıtması, oy için “adam satın alması” vs hepsi anlaşılabilir. Para için her şeyini satacak tipler varsa karşısında yapar tabii. Yani, Katar’ın Dünya Kupası’nı almak için tüm bunları yapmasını, endüstriyel futbolun “kirli dünyasına” gayet uygun olduğu için anlarım. “Yesinler birbirlerinin paralarını” diyerek, keyifle, zevkten bayıla bayıla maçları izleyecektim de zaten.
Böyle bir işçi kıyımı görülmemiştir
Ta ki, Katar’da stadyum inşaatlarında binlerce işçinin öldüğü haberlerini duyana kadar. Dünya Kupası ev sahipliğini kazanmasından bu yana tam 6 bin 500 işçi iş kazalarında öldü Katar’da. Ben 4 bin sanıyordum, bu yazı için biraz daha bakınınca sağa sola rakam bu çıktı. Fazlası da vardır belki. Ölen işçiler Hindistan, Pakistan, Nepal, Bangladeş, Sri Lanka gibi Güney Asya ülkelerinden. Guardian gazetesinde deniyor ki, “Aralık 2010'da Doha sokaklarının Katar'ın zaferini kutlayan coşkulu kalabalıklarla dolduğu geceden bu yana her hafta bu beş Güney Asya ülkesinden ortalama 12 göçmen işçi öldü”.
Hindistan, Bangladeş, Nepal ile Sri Lanka 2011-2020 döneminde 5.927 göçmen işçinin öldüğünü duyurmuşlar. Pakistan'ın Katar'daki büyükelçiliği de 2010-2020 yılları arasında 824 Pakistanlı işçinin daha öldüğünü açıklamış.
Bakın, bu rakamlara Filipinler ile Kenya da dâhil olmak üzere birçok ülkeden Katar'a gönderilen çok sayıda işçinin ölümleri dâhil edilmediği için toplam ölü sayısı çok daha yüksek olabilir. Ayrıca 2020'nin son aylarında meydana gelen ölümler de bu rakama dahil edilmemiştir. Kimi kaynaklar 14 bin işçinin öldüğünü söylüyorlar.
O işçiler, ben evde televizyonda, başkaları da o stadyumlarda maç izleyip azalım diye yedi yeni stadyumun yanı sıra, yeni bir havaalanının, yeni yolların, yeni toplu taşıma sistemlerinin, yeni otellerin, Dünya Kupası finaline ev sahipliği yapacak yeni bir şehir de dahil olmak üzere düzinelerce yeni büyük projenin inşaatında öldüler. Düşerek, kafalarına darbe alarak, damarları kesilerek, demir saplanarak, elektrik akımına kapılarak.
Bu işçilere kaçak olmalarına rağmen, inşaatlar yapılsın diye göz yuman Katar hükümeti, öldüklerinde “kaçak oldukları gerekçesiyle” hiç bir haklarını tanzim etmedi onların. Öldükleriyle kaldılar. O işçiler teker teker değil “katar katar” öldüler. 22 tren katarına denk geliyor sayıları.
Bu lanet Kupa’da, 22 kişinin tekme vurduğu top, top değil, 6 bin 500 işçinin kafatasıdır.
Seyredersem gözüm kör olsun…