Görev üstlenmişler; YouTube üzerinden canlı yayın yapıp, taraftarı sakinleştirecekler…
Tam bir karagöz- hacivat oyunu…
Yancının birisi yaşadığımız finansal rezaleti, “Türkiye’nin durumu malum” diye açıklıyor. Yani bizdeki bütün fırıldak işlerin, buharlaşan taşınmazların sorumlusu güya ülkedeki ekonomik sorunlar !
Üç aydır ödeme yapılmadığından hiç bahis yok, ‘yönetime destek’ taraftardan en büyük istek…
“Hocamız medeni bir insan onunla devam edeelim” buyruluyor !
Sanki biz aksini iddia ediyoruz veya medeni insan olmasına rağmen takımı kötü yönetmesine göz yummuyoruz.
“Bu seneyi böyle geçirelim, seneye şampiyonluğa oynarız” diyerek birisi üfürüyor, yanındaki de “hangi parayla ?” diye sormuyor…
“Puan cetvelinin en altı ile en üstü arasında çok az puan farkı var” diye yine ümit pompalanıyor. Ligin en az gol atan takımının taraftarı olan karşısındaki arkadaş da “gol atamayan takım üst sıraları nasıl yakalayacak” diye sormuyor.
Bu madalyonun birinci yüzü…
İkinci yüzünde ise Gençlerbirliği’nin son taşınmazını sattırmamak üzere yasal mücadele sürdüren bir başka taraftar grubu var.
Öyle ya, yönetime gelip, hazırdan yemek var mı ?
Eldeki varlıkları bozdurup, kulüp yönetmek için Başkan’a gerek var mı ?
Şimdi soruyorum; bu satış gerçekleşir veya gerçekleşmez, yukardaki taraftar davranışlarından hangisi kulüp menfaatinedir ?
Etraflarında olup biteni duymayan, görmeyen sözde taraftarlar mı, yoksa 285 milyon lirayı da ceplerinden 5 kuruş harcamadan borçlara dağıtıp, Mayıs ayında ‘sıfıra sıfır elde var sıfır’ tablosuyla bırakıp gideceklere engel olmak isteyenler mi ?
Buraya not edelim de; hiç olmazsa zamanı geldiğinde hem timsah göz yaşı dökenleri hem de kafamızı hangi duvara vuracağımızı iyi görelim…