Kulüplerde en cafcaflı günler transfer dönemidir...
Yeni transferler gelir...
Genelde başkan ve yöneticilerin yanında imzalar atılır...
Başkan ve yöneticilerin yüzleri güler...
Şampiyonluk sözleri verilir...
Taraftar daha fazla transfer ister...
Sezon açılır, hazırlık maçları falan...
İşin tadı biraz kaçmaya başlar...
Gelir yoktur, gider çoktur...
Bir de kötü sonuçlar gelirse...
Uyku tutmaz, moraller bozulur...
Önce hoca ile yollar ayrılır, yeni hoca gelir...
Transfer yasakları yeniden başlar...
Aynen Ankaragücü'nde olduğu gibi...
Herkes şampiyonluk ister...
Kimse altyapının durumuna bakmaz...
"Altyapıdan neden futbolcu oynamıyor" diyenler en çok transfer isteyenlerdir.
En çok transfer isteyenler en çok ücretsiz bilet talep edenlerdir.
Deplasmanda otobüs, çorba parası da isterler...
Onlara göre yönetici para bulmak zorundadır...
Yoksa bırakıp gitmelidir...
Nasıl olsa yenisi gelir...
Yöneticinin o takımı tutması önemli değildir... Yeter ki parası olsun...
Bu döngü sürer gider...
Ama kimse sürdürülebilir kulüp için kafa yormaz...
Türk futbolunun olduğu gibi Ankaragücü'nün derdi de sürdürülebilir bir kulüp olmamasıdır...
Asıl hedef sürdürülebilir bir kulüp yaratmaktır...
Zaten o zaman şampiyonluk da gelecektir.
Faruk Koca gider İsmail Mert Fırat gelir...
İsmail Mert Fırat gider, başkası gelir...
İsmail Mert Fırat gider mi kalır mı bilmem ama...
Ankaragücü'nü kim yönetirse yönetsin, kendine yeten, borcu olmayan, altyapıdan en az 4-5 futbolcunun forma giydiği, transfer yasaklarını nasıl kaldırırız, yerine oyuncu satışından kaç lira kazanırızın hesaplandığı bir yapıya kavuşturması gerekmektedir.
Acaba hayal gücüm biraz fazla mı ne?