“Eğer cennetten çıkma bir evlilik varsa, bu hiç kuşkusuz televizyon ve spor arasında olurdu. Her birinin ticari başarısı bir diğerinin de doğrudan başarısına yol açmıştır” Ellias Cashmore…
Bir önceki yazımızda futbolun hızla yaygınlaşmasında sanayileşme sürecinin belirleyiciliği ve dönemin süper gücü İngiltere’den tüm dünyaya nasıl ihraç edildiği üzerinde durmuştuk. Şimdi futbolun popülerliğinde ve endüstriyel futbolun oluşumunda kitle iletişim araçlarının özellikle de televizyonun etkisine bakacağız.
Matbaanın yaygınlaşması, ticaretin gelişmesi ile gazetelerde spor haberleri görülmekle birlikte ilk spor gazetesi 1838 yılında İngiltere'de “Sporting Life” adı ile yayımlanmış, bu gazeteyi aynı dönemde Paris'te yayımlanan “Le Sport” dergisi izlemiştir. 19. yüzyılın sonlarına doğru Fransa, İngiltere, Amerika, Almanya ve İtalya’da yalnızca spora yer veren dergiler görülmüş, I. Dünya Savaşı sonrasında ise radyolar anında spor sonuçlarını bildirmeye ve canlı maç anlatımlarını vermeye başlamışlardır.
Radyo’dan naklen yayınlanan ilk spor karşılaşması 1920 yılında Amerika’da Dempsey-Miske boks maçı ile gerçekleşirken, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra televizyonun devreye girmesiyle egemen branş futbolun hegemonyası kurulmaya başlanmıştır.
Ancak televizyondan yayınlanan ilk spor karşılaşması bir futbol maçı değildi. 17 Mayıs 1939’da Amerika’da Columbia-Princeton kolejleri arasında oynanan ve tek kamerayla çekilen beyzbol müsabakası televizyondan yayınlanan ilk spor karşılaşması olarak tarihe geçti. Uydu teknolojisini gelişmesi ve ardından internetin yükselişi ile futbol, tüm branşlar içinde egemenliğini tartışmasız olarak sağlamlaştırdı.
19. yüzyılın ortalarından itibaren dünyada yaygınlaşmaya başlayan futbol, televizyon yayınları ile daha da geniş kitlelere ulaşma fırsatı bulmuş, yeni bir şekil kazanmaya ve tüketimin merkezi unsuru olmaya başlamıştır.
Uydu yayınları ile dünyanın dört bir yanından maç naklen yayınlarının takip edilebilmesi, stadyumlara giden taraftarlar dışında çok geniş bir kitlenin de bu deneyimi yaşamasına imkan sağlamıştır. Televizyon futbola her geçen gün daha fazla yer verirken, kitleleri peşinden sürükleyen bu sporu da kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmiştir. Başlangıçta tarafların etkilerinin eşit düzeyde olduğu bir yapıdan, televizyonun belirleyici olduğu ve oyunun kurallarını belirlediği bir yapıya doğru yönelim yaşanmıştır. Bu süreçte oyuncular, takımlar, oyunun oynandığı alanlar, maç saatleri, maç günleri, takımların yönetim biçimleri ve yöneticilerinde de köklü değişiklikler meydana gelmiştir.
Futbolun televizyon aracılığıyla satılan bir ürüne dönüşmesi, farklı bir gerçeklik sunması, milyonları ekran başına toplaması, kapitalist yapının da bu spora ilgisini artırmıştır.
Profesyonelleşme ve gün geçtikçe futbolun kâr getiren bir ürüne dönüşmesi, kapitalist düzenin değerlerinin futbol alanına egemen olmasına yol açmıştır. Futbolda serbest piyasa anlayışı, kârın en üst seviyeye çıkarılması, sürekli üretim ve tüketimin körüklenmesi başat rol oynamaya başlamıştır. Paranın belirleyiciliğini artırdığı bu yeni dönemde, hayatın her alanında yaşanan metalaşma, futbola ait tüm değerlerin de yeniden yapılanmasına neden olmuştur. FIFA, ulusal federasyonlar ve futbol kulüplerinin en büyük gelir kaynağı yayın gelirleri olunca, parayı veren süreci belirlemiştir.
Futbolun TV ile birlikteliği, sponsorluk ve reklam gelirlerinin çoğalmasını sağlarken, oyunun televizyona bağımlılığı giderek artmıştır. Kulüp bütçesindeki maç günü gişe gelirlerinin oranı düşerken, yayıncı kuruluştan alınan pay en önemli gelir kalemini oluşturmaya başlamıştır. Televizyonun etkisi ve belirleyiciliği arttıkça, organizasyonların yapısı değişmeye daha çok gelir getirecek etkinliklere yönelme eğilimi olmuştur. Futbolculardan daha fazla maç yapmaları, daha fazla koşmaları, seyirciyi memnun edecek, popülerliği artıracak performans sergilemeleri beklenmiştir. Teknik direktörlerin ve yöneticilerin ekrana uygun davranış sergilemeleri, daha iyi giyinmeleri beklenir olmuştur.
Televizyon taraftar ve tüketim alışkanlıklarının belirlenmesinde de etkisini göstermiştir. Halkın sporu olarak görülen bu oyun, üst ve orta sınıfların eğlencesi ve konforu için yeni bir formata sokulmuş, daha çok tüketim yapacak kesime pazarlanmaya başlanmıştır. Televizyon ile tüketim alışkanlıkları futbol üzerinden hayata transfer edilmiş, futbolcuların harcamaları, ilişkileri, lüks hayatı gözler önüne serilerek, tüketime odaklı bir yapının yerleşmesine olanak sağlanmıştır.
Bu süreç, toplumda yeni değer yargılarının, rol ve statü modellerinin oluşmasına zemin hazırlanmış, tükettiği kadar anlam bulan, gösteri kültürünü ve dolayısıyla tüketimi özendiren ve kapitalist yapılanmayı destekleyen bir ortam oluşturulmuştur. Küresel ölçekteki ürünlerin pazarlanmasında futbol ünlüleri, reklam yıldızı olarak seyircinin karşısına çıkarılmış, ürün ile onu satın alacak kitlenin yakınlık kurmasında önemli bir rol oynamıştır.
Futbolun haftanın 4 gününe yayılan maç naklen yayınları ve ardından her ulusal kanalda futbol programları ile tekrar gösterilerek en ince detaylarına kadar tartışılması, televizyonun bu popüler oyun üzerindeki etkisini maç sonrasında da devam ettirmesini sağlamaktadır. Biten karşılaşmalar televizyon ekranlarında yeniden oynanmakta, atılan gollerin ofsayt ya da faul olup olmadığı, kartların yerinde verilip verilmediği eski hakem ve sporcularca tartışılmaktadır. Bu programlarda ilgi çekecek her türlü harekete yer verilmekte, stüdyoya piton yılanı getirmek, bikini ile gelmek gibi absürtlüklere dahi rastlanmaktadır. Televizyon, sahadaki futbolcuların yanı sıra işleri konuşmak olan ekran yıldızlarının doğmasına da zemin hazırlamaktadır.
Yalnızca yerel ligler değil, Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve Konferans Ligi maçları ile haftanın her günü futbol karşılaşmaları izleyicilerle buluşmakta, sponsor ve reklam verenler için bulunmaz bir fırsat sunmaktadır. Sponsor firmaların amblemleri, stadyum ve takımların formalarında gün geçtikçe daha fazla yer almaktadır.
Kitleyi bir araya getirme özelliği ile futbol, televizyonun etkisiyle daha büyük kalabalıklara ulaşma fırsatı bulurken, kapitalist yapının ve endüstrinin en önemli tükettirme aracı durumuna gelmektedir.
Eskiden öğleden sonra ve akşam oynanan futbol karşılaşmaları, televizyonun etkisiyle seyircinin en fazla ekran başında toplandığı akşam saatlerine kaydırılmış, televizyonun sevmediği gün ışığı ve gölgelerden de kurtarılmıştır. Futbol sahaları yenilenmiş, gece gündüze çevrilmiş, kameralar için sıkıntı oluşturan gölgeler yerine yapay ışıklarla kontrol edilebilen stüdyo benzeri ortamlar oluşturulmuştur. Televizyon, dış ortamın etkisini en aza indirerek futbol şovunu istediği gibi yönetmeye başlamıştır. Heyecanlı ve duyguları harekete geçiren futbol spikerleri, uzman ve sansasyonel maç yorumcuları, onlarca kamera, ayrıntıları ve önemli anları tekrar tekrar veren işini bilen yönetmenler, usta kurgucular ve istatistikçiler ile futbol bir televizyon prodüksiyonuna dönüşmüştür. Televizyon maçın saatini, gününü, reklamların zaman ve yerini belirlerken, karşılaşmalar üzerindeki etkisini gün geçtikçe artırmış ve artırmaya da devam etmektedir.
“Top Ekranda” kitabı ile alana önemli bir eser sunan Bilal Arık’a göre, futbol televizyon ile ortaklığında profesyonelleşme ile birlikte işçi durumuna gelmiş, kendisini bu sihirli kutunun mahir ellerine bırakmıştır.
Kulüplerin en büyük gelir kaynağı televizyon olunca, futbol üzerinde söz söyleme hakkı da yayıncı kuruluşlara ve dolayısıyla kapitalist piyasa şartlarına kalmaktadır. Televizyon yayıncı kuruluşları için futbol spor olmaktan çıkmış, değerlendirilmesi gereken bir araç durumuna gelmiştir. Artık belirleyici olan reklam endüstrisidir, televizyondur ve kuralları da onlar şekillendirmektedir.
Neden Futbol konulu yazı dizisinin son bölümünde, futbol endüstrisinin belirleyiciliği üzerinde duracağız.
Yararlanılan Kaynaklar
Akkuzu, İ. (2015). Futbol ve Metalaşma: Ekonomik Politik Bir Çerçeve. İ.Hacısoftaoğlu & F.Akcan & N.Bulgu(Ed.). İçinde: Oyunun Ötesinde. Ankara: Notabene Yayınları.
Arık, B. (2004). Top ekranda. İstanbul: Salyangoz.
Authier, C. (2002). Futbol A.Ş. (Çev: A. Berktay). İstanbul: Kitap.
Boniface, P. (2007). Futbol ve küreselleşme (Çev: İ.Yerguz). İstanbul: NTV.
Demir, M., Talimciler, A. (2015). Şiddet, Şike ve Medya Kıskacında Futbol ve Taraftarlık. Konya: Literatür Akademik.
Klose, A. (2001). Televizyon futbolu. R.Horak, & W. Reiter, & T. Bora (Ed.). İçinde: Futbol ve kültürü. İstanbul: İletişim.
Rowe, D. (1996). Popüler kültürler. (Çev: M. Küçük). İstanbul: Ayrıntı.