Tarihimizin en kötü günlerini yaşıyoruz. Artan borcumuz, elimizdeki kupalardan başlayıp, masa sandalyeye kadar sıralanmış icra listemiz…
Şampiyonluk kupasını finalde Fenerbahçe’nin elinden biz alalım, siz kaptırın öyle mi ?
Bundan daha kötüsü, 2025 yılının Mayıs ayında satacak bir şey de kalmayınca herkes ortadan kaybolacak ve paraşütsüz düşme başlayacaktır. “Ağzından yel alsın” dediğinizi duyar gibiyim…
Ancak durum tam da bunu yansıtıyor…
Futbolcusuna 3 aydır ödeme yapamayan yönetim kurulu hangi özgüvenle antrenman seyretmeye gidebilir; Vallahi 8 senelik spor yöneticiliği hayatımda şahit olmamıştım, bunu da görmüş olduk…
Sayın Cantürk Alagöz verdiği borcu istiyormuş. Ya ne olacaktı ?
Cantürk beyi yakından tanıyan arkadaşlarım var. “Bu kadar bonkör bir insanı kızdırmasalar kapıya icra gelmezdi” diyorlar…
Sayın Kubilay Güvenç benim 30 senelik arkadaşımdır. Gençlerbirliği için feda edemeyeceği bir şey olamaz. Ne yaptınız da onu da kızdırdınız ?
Kulüpten ihraç edeceksiniz öyle mi ?
Buna sizin gücünüz yeter mi ?
Kimin evinden kimi kovacaksınız ?
Bu kardeşimiz doğma büyüme o evin çocuğudur. Üç beş senelik Gençlerliler, dağdan gelip bağdakini mi kovacak ?
Gençlerbirliği taraftarına sesleniyorum; sakın yukarda belirttiğim 2 saygın kişiye kızmayın, o kapıyı aralayanlardan hesap sorun…
Görüyorum ki; yine ortaya çıkan “her devrin adamları” var. Sayın Niyazi Akdaş o koltukta iken onun yanından ayrılmazlardı, Sayın Osman Sungur direksiyona geçince de ona bağlılıklarını haykırıp Akdaş’a saydırıyorlar.
Ayıptır, biz o zaman da iktidarda olanı eleştiriyorduk bu gün de…
Ancak “dolandırmak” fiili o saygın kişiliğin üzerine oturmaz. Her zaman yanlışları için eleştirebilirsiniz (biz bunu çok yaptık), ancak sadece kulübümüzün değil, ülkemizin de bir değeri olan bu insanı üzmek kimsenin hakkı ve haddi olamaz.
Sonuç olarak; Gençlerbirliği’nin bu gününden acı çekenlere sesleniyorum; bir araya gelelim ve bir eylem planını ortaya koyalım. Seçim olmasın ama güç birliği olsun. Yoksa yarın çok geç olabilir.